Önceki yazımda, Türk-İslam mimarîsinin zirve eseri Edirne Selimiye Camii’nin bir takım özelliklerini anlatmıştım. On birinci Osmanlı padişahı Sultan II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırdığı bu şaheseri tam manasıyla tanıtmak için bize ayrılan bu köşenin kâfi gelmeyeceğini bilsem de geri kalan bazı hususları bu yazımda anlatmak istedim.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Kürsüsünün kurucusu olan Avusturyalı sanat tarihçisi Prof. Dr. Ernst Diez (ö. 1961) Selimiye Camii için “Selimiye, mekân, büyüklük, yükseklik, topluluk ve ışık etkisi bakımından yeryüzündeki bütün yapılardan üstündür.” ifadelerini kullanmış.

Gel gör ki bu muhteşem yapıyı ziyarete gelen yerli ve yabancı turistler, içeri girip de mabedin haşmeti karşısında yaşadıkları ilk şoku atlatmalarının akabinde, ayrıntılarını öğrenecekleri binbir güzelliği pas geçerek hemen şunu sorarlar: “Ters lale nerede?”

Bu belki de turist rehberlerinin, yıllar yılı bu hususu öne çıkarmalarının bir sonucudur. Çünkü bilirler ki insanoğlunun böyle gizemli hikâyelere zaafı vardır.

2012’de Bosna-Hersek’i ziyaretimde Hersek’in başkenti, kadim Osmanlı şehri Mostar’daki meşhur köprüyü görecek olmanın heyecanını yaşıyordum. Rehberimiz yol boyu anlattıklarıyla biraz sonra göreceğimiz şaheser konusunda bütün bir otobüs dolusu insanı hazır hâle getirmişti. Şehre girip de otobüsümüz köprüye birkaç sokak ötede park edince son vuruşu yapmıştı: “Bu köprünün kendine has bir çekim gücü vardır. Hepiniz buraya ilk defa geliyorsunuz ve köprünün yerini bilmiyorsunuz. Şimdi sizi kendi başınıza bırakacağım. Köprüye gitmek üzere sokaklara dağılacaksınız. Göreceksiniz ki hepimiz 10 dakika sonra köprünün başında buluşacağız.”

Gerçekten de kafilede bulunan herkes değişik yollardan gitmiş ama bir mıknatısın çekmesi gibi neticede kendimizi, 1566 yılında, Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından yapılan bu tarihî köprünün başında toplanmış bulmuştuk.

TERS LALE

Şimdi gelelim Edirne Selimiye Camii’nin ters lalesine. Mabetteki nefis çinilerin üzerindeki çok sayıda lalenin yanı sıra bir lale de ortadaki müezzin mahfilini taşıyan mermer sütunlardan birinin üzerine işlenmiştir.

Bu ters laleyle ilgili en çok rağbet gören hikâye şöyle: Şu anda müezzin mahfilinin bulunduğu yer, vaktiyle Lale isminde bir kadının arazisiymiş. İnşaatın başlamasından önce gerçekleştirilen istimlak işlemleri sırasında ne kadar ısrar edildiyse de Lale Hanım arazisini satmayı kabul etmemiş. Uzun süren bir ikna sürecinde sonra nihayet, cami durdukça kendisini hatırlatacak bir şey koyulması şartıyla satışı kabul etmiş. Mimar Sinan da müezzin mahfilinin altındaki mermer direklerden birine Lale Hanım’ı temsil etsin diye bir lale motifi işlenmesi talimatını vermiş. Ustalar laleyi sütuna işlemişler işlemesine ama Lale Hanım’ın arazisini satma konusunda gösterdiği ters tutumu göstersin diye laleyi baş aşağı koymuşlar.

Geçtiğimiz yıl Ekim ayındaki Edirne ziyaretimde şu meşhur laleye ben de yakından bir bakayım dedim. Ancak Selimiye Camii restorasyonda olduğundan, sadece mihrap bölümünde küçük bir alan ziyarete açık. O bakımdan amacıma bu defa ulaşamadım.

MİMAR SİNAN’IN TORUNU FATMA HANIM

İstanbul’dan Edirne’ye gelirken Selimiye Camii’ne 1,5 kilometre mesafede, caddenin sağında tarihî mezarlıklar mevcuttur. Bunlardan günümüzde Fatma Sultan Çamlık Mezarlığı ismiyle anılan mezarlıkta, Mimar Sinan’ın torunu Fatma Hanım’ın kabri yer alır. Anlatıldığına göre Mimar Sinan, İstanbul’dan Selimiye Camii’ni yapmak için Edirne’ye geldiğinde çok sevdiği torunu Fatma’yı da yanında getirir. Ancak Fatma bir süre sonra hastalanır ve vefat eder. Mimar Sinan oğlu Mehmed Bey’in kızı Fatma için camiye yakın bir mahalde açık bir türbe yaptırır. Türbedeki mermer sandukanın bir tarafında boynu bükük bir lale motifi yer almaktadır. Lahdin ön tarafında şu ibare yazılıdır:

“El-merhûme ve mağfûre Fâtıma binti Mehmed Bey mîr-livâ-yı Ankara ibn Sinân Ağa ser-mi’mârân-ı hâssa Fâtiha sene 981(1573)”