Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinin sonlarını yaşadığımız şu günlerde insanoğlu, geçmişte yaşanan acılardan ders almadığını her fırsatta gösteriyor.

Geçtiğimiz yüzyılda milyonlarca insanın ölmesine, milyonlarcasının da yaralanmasına sebep olan iki tane dünya savaşı tecrübesi geçirilmemiş gibi bir üçüncüsüne yol verilmesi için elinden geleni yapıyor. Bunu, 24 Şubat 2022’den beri devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, Almanya ve İngiltere gibi Avrupa’nın önde gelen ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD), barışın bir an evvel tesisi konusunda yeterli çabayı göstermemelerinden anlıyoruz.

Rus ordusunun Ukrayna topraklarına girdiği günden sonra aradan geçen 1,5 yıla yaklaşan sürede 9.000’den fazla sivil öldü ve 16.000’den fazla sivil yaralandı. Avrupa’da yaklaşık 6 milyon Ukraynalı mülteci var. ABD ve Avrupa ülkeleri ise bu ağır tablo karşısında, tarafları barış masasına oturmaya ikna etmek yerine Rusya’yı daha fazla sıkıştırmanın gayreti içindeler. Ukrayna devlet başkanı o komik kıyafeti içinde sadece konuşuyor ve ülkesinin her geçen gün harabe hâline gelmesini seyrediyor. Rusya, son günlerde insansız hava araçlarıyla Moskova’ya kadar ulaşan saldırıların akabinde nükleer silah kullanabileceğini ima etti. ABD ve Avrupa devletlerinin, kendilerince mantıklı değişik amaçların peşine takılmış yöneticileri ise, üçüncü bir dünya savaşını tetikleyerek dünyanın başını yakacak bu tehlikeli gidişi yok saymayı tercih ediyorlar.

HİROŞİMA VE NAGAZAKİ ÖRNEĞİ

Atom bombası veya daha genel ismiyle nükleer silah denince insanoğlunun bir değil bin defa düşünmesi lazım. İkinci Dünya Savaşı’nda ABD, teslim olmakta direnen Japonya’yı ikna etmek için bu korkunç silahı iki defa kullandı. 6 Ağustos 1945 sabahı saat 08:15’te Japon İmparatorluğu’nun 350 bin nüfuslu Hiroşima şehrine atılan uranyum esaslı bomba bir anda 140 bin kişiyi öldürdü. Şehir yerle bir oldu. Ayrıca patlama sonucu yayılan radyasyonun tesiriyle sağ kurtulan yüz binlerce kişi ya sakat kaldı ya da ömür boyu süren hastalıklara yakalandı.

Bu korkunç katliamdan 3 gün sonra 9 Ağustos 1945 günü bu defa plütonyum esaslı başka bir atom bombası Hiroşima’dan 420 kilometre uzaktaki Nagazaki şehri üzerinde patlatıldı ve 70 bin kişi ilk anda öldü. Bu bomba diğerinden daha güçlü olmasına rağmen arazinin Hiroşima gibi düz olmaması sebebiyle zayiat daha az oldu. Üçüncü bombanın atılmasından önce Japonya, 15 Ağustos’ta teslim bayrağını çekti ve böylece II. Dünya Savaşı sona ermiş oldu. Ancak çıplak gerçek şuydu ki Hiroşima ve Nagazaki’de ölen ve yaralananların çok azı Japon ordusu mensuplarıydı, kahir ekseriyeti ise sivillerdi. Bugün bile bombalardan sağ kurtulan ve yaş ortalaması 85 olan binlerce Japon, hayatlarını tedavi görerek sürdürmektedir.

NÜKLEER CAYDIRICILIK

Bu yıl Hiroşima’ya atom bombası atılmasının 78’inci yıl dönümü münasebetiyle yapılan törende konuşmacılar, nükleer silahların hâlâ “caydırıcı güç” olarak lanse edilmesini şiddetle eleştirdiler. Hiroşima valisi ve belediye başkanı, nükleer silahların barışı korumak için vazgeçilmez olduğunu savunmanın, dünyamızın içinde bulunduğu tehlikeli durumda kalmasına hizmet edeceğini ve ideal dünyaya gidilecek yolda tek çıkış olan nükleer silahsızlanmayı geciktireceğini söylediler.

Hâlbuki daha iki ay kadar önce 19-21 Mayıs 2023 tarihleri arasında Japonya’nın da aralarında bulunduğu dünyanın en gelişmiş ekonomisine sahip yedi ülkenin liderleri, hem de Hiroşima’da bir araya gelmişlerdi. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Japonya ve Kanada’nın oluşturduğu G7 ülkelerinin liderleri tabii olarak Rusya-Ukrayna Savaşı’nı ve Rusya’nın nükleer silah kullanma tehdidini görüşmüşlerdi. Zirve sonrası yayınlanan ortak bildiride nükleer silahların kullanılmaması çağrısında bulunmuşlar ancak savunma amaçlarına hizmet etmek, saldırganlığı caydırmak, savaş ve zorlamayı önlemek için bu tür silahlara sahip olmayı da haklı bulduklarını belirtmişlerdi.

Son yıllarda iyice ABD’nin güdümüne giren Avrupa’da kafaların hayli karışık olduğu anlaşılıyor. Bir yandan “herkes için güvenliğin hiç azalmadığı, nükleer silahların olmadığı bir dünyaya ulaşmak” gibi süslü cümleler kurup Rusya’yı “Belarus’a nükleer silah konuşlandıracağını beyan ederek silah kontrol doktrininin altını oymakla” suçlarken nükleer silaha sahip olmanın küresel barışa hizmet edeceğini söylemek yaman bir çelişki olsa gerek.