Üçüncü Osmanlı padişahı olan I. Murad Han’ın lakabı “Hüdavendigâr Gazi”dir. Orhan Gazi’nin oğlu olup dedesi Osman Gazi’nin vefat ettiği 1326 yılında Söğüt’te doğdu. Annesi Nilüfer Hatun, Yarhisar tekfurunun kızı idi. Asıl ismi Holofira iken kendi isteğiyle Müslüman olmuş ve Nilüfer ismini almıştır. I. Murad Han küçük yaştan itibaren iyi bir eğitim ve öğretim gördü. Gelibolu sancakbeyi iken babasının 1360’da vefatı üzerine 34 yaşında tahta geçti.

AVRUPA’DA MUAZZAM FETİHLER

Sultan I. Murad Han, babasının başlattığı Rumeli fetihlerini daha da hızlandırdı. Bizans’ın İstanbul’dan sonra ikinci önemli şehri olan Edirne’nin 1362 yılında fethedilmesi, Türklerin Avrupa’ya kesin olarak yerleşmelerini sağladı. 29 senelik saltanatı süresince 37 gaza yaptı. Babasından devraldığı toprakları 5 kat büyüterek 499 bin kilometre kareye ulaştırdı. Bu arazinin beşte üçü Avrupa’da idi. Artık Tuna’nın güney kıyıları tutulmuş, bütün Batı Karadeniz sahilleri elde edilmiş, Arnavutluk sınırına ulaşılmış, Adriyatik görülmüştü. Önemli Anadolu beylikleri hâkimiyet altına girmişlerdi.

BERAT GECESİNDE PADİŞAH DUASI

Osmanlının Balkanlardaki ilerleyişini durdurmak için Macar, Leh, Hırvat, Sırp, Arnavut ve diğer bütün Balkan kral ve prensleri 1389 yılında, 150 bin kişilik bir kuvvet topladılar. Üsküp ile Priştine arasındaki Kosova’da Haçlı ordusuyla karşılaşılıp savaş nizamı alındı. O gece Berat gecesiydi. Şiddetli fırtına vardı. Akşam çadırına çekilen padişah, uzun uzun namaz kıldı. Seccadesinden kalkmadan tarihe geçen şu duayı yaptı:

“Ey Rabbim! Bu fırtına, şu aciz Murad kulunun günahları yüzünden çıktıysa, masum askerlerimi cezalandırma. Onları bağışla! Onlar buraya sadece senin adını yüceltmek, İslâm dinini duyurmak için geldiler. Onlara öyle bir zafer kazandır ki, bütün Müslümanlar bayram etsin. Dilersen o bayram gününde şu Murad kulun sana kurban olsun. Önce beni gazi kıldın, şimdi de şehadet nasip et!”

Fırtına dinip, 9 Ağustos 1389 günü yapılan Birinci Kosova Meydan Savaşı’nda büyük bir zafer kazanıldı. Müttefik Haçlı ordusuna Sırp Kralı Lazar, Türk ordusuna bizzat padişah kumanda ediyordu. Ordunun sağ kanadında Şehzade Bayezid, sol kanadında Şehzade Yakub bulunuyordu. Öldürülenler arasında Kral Lazar da yer alıyordu. Sultan savaştan sonra muharebe meydanını dolaşırken, Miloş isimli bir Sırp tarafından hançerlenerek şehit edildi. O sırada 63 yaşındaydı. Şehit olduğu yer olan Kosova'da Priştine-Mitroviça yolu üzerindeki Meşhed-i Hüdavendigâr denilen mahalde türbesi vardır. Bu türbe Osmanlı devrinde en son Sultan II. Abdülhamid ve Sultan Reşad Han tarafından tamir ettirilmiştir. 2005 yılında TİKA ve Türk Diyanet Vakfı, türbe ve müştemilatında esaslı bir restorasyon gerçekleştirmiştir.

BURSA’DA YAPTIRDIĞI CAMİNİN YANINDA

Murad-ı Hüdavendigâr’ın asıl türbesi Bursa’da Osmangazi merkez ilçesinin Çekirge semtinde kendi yaptırdığı caminin karşısındadır. 1855 depreminde yıkılan türbe yerine bugünkü kare plânlı ve kubbeli yapıyı Sultan Abdülaziz Han yaptırmış, II. Abdülhamid Han esaslı şekilde yeniden tamir ettirmiştir. Türbenin önünde, padişahın müneccimbaşısı olduğu rivayet edilen ve semte adını veren Çekirge Sultan’ın mezarı vardır.

Türbe içerisinde Sultan I. Murad Han’ın sandukası dâhil toplam 8 sanduka vardır. Türbenin ortasında yer alan sekiz adet sütunun taşıdığı kubbe altındaki alanda yer alan üç adet sandukadan ortada olan pirinç parmaklıklarla çevrili büyük sanduka Sultan I. Murad Han’a aittir. Sağında Yıldırım Bayezid Han’ın oğullarından Emir Süleyman Çelebi, solunda diğer bir oğlu Büyük Musa Çelebi’nin sandukaları vardır. Bu Musa Çelebi Çelebi Mehmed Han’a rakip olan Musa Çelebi’den ayrı olup babasının sağlığında vefat etmiştir. Padişahın sandukasının dışındaki diğer sandukaların önündeki levhalar yer değiştirebildiğinden ziyaretinizde farklı işaretleme görebilirsiniz.

Diğer beş sanduka türbenin ovaya bakan kuzey duvarı önünde iki sıra hâlinde yer alır. Duvara yakın olan üç sandukadan öndeki I. Murad Han’ın oğlu Şehzade Yakub, diğerleri Süleyman Çelebi’nin oğlu Şehzade Orhan ve II. Bayezid Han’ın oğlu Şehzade Mehmed’e aittir. Diğer iki sandukanın kime ait olduğu belli değildir. Bunların padişahın kız kardeşlerine ait olduğu rivayet edilmektedir.