Tarih boyunca kurdukları devletlere bakıldığında denilebilir ki dünyada Türkler kadar teşkilatçı bir millet yoktur.

Bazı tarihçilere göre bugüne kadar imparatorluk, devlet, hanlık, beylik ve atabeylik olarak kurulan Türk topluluklarının sayısı 120’ye yakındır. Cumhurbaşkanlığı armasında bulunan 16 yıldızın temsil ettiği 16 Türk devleti, bunların içinde bağımsız olarak hüküm sürenlerden en büyük olanlarıdır. Armada bu yıldızların çevresini sardığı güneş ise son Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmektedir.

Söz konusu 16 devlet, Büyük Hun İmparatorluğu, Batı Hun İmparatorluğu, Avrupa Hun İmparatorluğu, Ak Hun İmparatorluğu, Göktürk İmparatorluğu, Avar İmparatorluğu, Hazar İmparatorluğu, Uygur Devleti, Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Harzemşahlar, Altınordu Devleti, Büyük Timur İmparatorluğu, Babür İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu’dur.

BÜYÜK SELÇUKLU İMPARATORLUĞU

Bu yazımda sizlere, kuruluşunun 983’üncü yıl dönümü vesilesiyle listedeki 11’inci Türk devleti olan ve 1040-1157 tarihleri arasında 117 yıl hüküm süren Büyük Selçuklu İmparatorluğu’ndan bahsedeceğim.

Selçuklular İslam tarihinde, Emevîler ve Abbasîlerden sonra gelen en büyük imparatorluk hanedanıdır. Osmanlılar Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyundan olduğu gibi Selçuklular da Oğuzların Üçok kolunun Kınık boyundandır. İlk Büyük Selçuklu sultanı Muhammed Tuğrul Bey, sonuncusu Ahmed Sencer’dir. Aradaki diğer 6 sultan, Muhammed Alparslan, Celaleddin Melikşah, Mahmud, Rükneddin Berkyaruk, II. Melikşah ve Muhammed Tapar’dır. Sultan Alparslan’ın babası Davud Çağrı Bey, Tuğrul Bey’in ağabeyi idi. Bu iki kardeşin babası Mikail Bey onun da babası Selçuk Bey’dir.

DANDANAKAN SAVAŞI

Selçuklular varlıklarını sürdürebilmek için, bulundukları bölgeler itibarıyla Karahanlılar ve Gazneliler ile uzun mücadelelere giriştiler. Gazneli hükümdarı Mahmud-ı Gaznevî’nin 1030 tarihinde vefatı onlara yeni ufuklar açtı. Sonraki on yıl içinde Merv, Belh, Herat ve nihayet Nişabur’u ele geçirmeleri Gazneli hükümdarı Sultan Mesud’u harekete geçirdi. Nişabur’u geri alan Sultan Mesud 100 bin kişilik ordusuyla 15 Mayıs 1040’ta Serahs’a geldi. Selçukluların şehri boşaltmış olduğunu görünce Merv istikametinde yürüdü. Nihayet iki ordu Dandanakan Kalesi önünde karşılaştılar. Burası tarihî İpek Yolu güzergâhında ve bugün İran’ın Türkmenistan sınırındaki Serahs şehri ile Türkmenistan’ın Merv şehirleri arasındaki 200 kilometrelik yolun ortalarında bulunan ve yöre halkınca “Taşribat” yani “Taşkale” denilen yerdedir.

Bir kısım Gazneli unsurlarının taraf değiştirmesiyle daha da güçlenen Selçuklular, harp sanatının bütün inceliklerini uyguluyorlardı. Sultan Mesud birliklerinin ok yağmuru altında perişan olduğunu ve yer yer kılıçtan geçirildiğini görünce savaşın üçüncü günü çekilmeye karar verdi. Son darbeyi 23 Mayıs 1040 tarihinde vuran Selçuklular, Gazneliler karşısında büyük bir zafer kazandılar. Gazneli ordugâhı ve hazinesi Selçukluların eline geçti. Türk-İslam tarihinde Malazgirt Zaferi ve İstanbul’un fethiyle birlikte en önemli üç olaydan biri olan bu zaferin mimarları, iki kardeş Selçuklu kumandanı Davud Çağrı ve Muhammed Tuğrul Beyler, makam ve mevki hırsına kapılmadan, tarih boyunca çok nadir görülen mükemmel bir iş birliği ve uyum göstermişlerdi. Hatta askerî dehası öne çıkan 50 yaşındaki Çağrı Bey, 5 yaş küçük kardeşi Tuğrul Bey’in siyasî dehasını kabul etmiş, devletin idaresini ona bırakmıştı.

İLK SULTAN: TUĞRUL BEY

Dandanakan Zaferi’nden sonra bağımsız Büyük Selçuklu Devleti kurulmuş oldu. Savaşın son günü Selçuklu beylerinin iştirakiyle toplanan büyük divanda Tuğrul Bey yeni devletin ilk sultanı ilân edildi ve civar devletlerin hükümdarlarına fetihnameler gönderilerek bu husus tebliğ edildi. Dandanakan Zaferi ile Türkler kapalı kıtadan çıkıp açık denizlere ulaştı. Bu muazzam zaferin rüzgârıyla çevredeki ülkeler savaş yapmadan Selçuklulara boyun eğdi.

Sultan Tuğrul’un 1063’te vefatına kadar hüküm sürdüğü 23 yıl içinde başardığı en önemli işlerden biri Bağdat’taki Abbasî halifesini, 110 yıldan beri ellerinde bulunduğu Şii Büveyhilerden kurtarmasıdır. 1055 yılı sonlarında Bağdat’ta hutbe, halifenin ismi ile birlikte Tuğrul Bey adına okunmaya başlanmıştır.

Tuğrul Bey’in mezarı, Tahran’ın 20 kilometre kadar güneyinde yer alan ve Burc-ı Tuğrul denilen abidevî yapının içindedir.